Mustafa Kemal Anlatıyor: Savaş ve Barış
By: İlker Başbuğ
İnsan neden yazar? Bir kitap, yazarından daha uzun yaşadığı için mi? Kendisini ya da bir başkasını anlatmak için mi? Tarihe hizmet etmek için mi? Bireylerin bilinçli ve vicdanlı olmasına yardım etmek için mi?
Bunlar güzel ve haklı nedenler.
Bununla birlikte beni kitabı yazmaya zorlayan özel bir neden daha var:
Yetersizliklerin ve sıradanlığın her yerde sergilendiği ve kabul gördüğü bir dünyada, kendinizi yapayalnız bir halde bulurken, onu yazmanın sizi kurtarabileceğine inanmak.
Buna inandığım ve tek çıkar yolun da bu olabileceğini düşündüğüm için, Mustafa Kemal’i tekrar yazmak istedim.
Amacım onu daha iyi anlayabilmek ve anlatabilmek.
Onu daha iyi anlayabilmek için onun düşünce dünyasının derinliğine inmeniz zorunlu. Ancak, onun düşünce dünyası o kadar derin ki, içerisinde bazen kayboluyor, kendinizi derin bir çukurun dibinde hissediyor, o derinlikten düzlüğe çıkmak için çok çabalamak zorunda kalıyorsunuz.
Onun düşüncelerine inanılmaz bir derinlik kazandıran nedenler neler olabilir?
İlk neden okuma aşkı. Okuma aşkı onun, öncelikle tarih alanında olmak üzere, inanılmaz bir entelektüel birikime sahip olmasına yol açıyor.
İkincisi; askerliğin de büyük etkisiyle müthiş kavrama, anlama, fark etme ve disiplinli bir sentezci düşünce yeteneğine sahip olması.
Üçüncüsü ise; her insanda pek olmayan, olağanüstü önsezi yeteneği. Önsezi duygulara dayanmaktadır. Yalnız burada seziyi, içgüdüyle karıştırmamak da önemlidir. İçgüdüde akıl ve düşünme yoktur. İçgüdü doğal bir duygudur. Önsezide ise duyguların ağır bastığı bir düşünce ağırlığı vardır.
Mustafa Kemal’in düşünce dünyasına girilmesiyle hedeflenen amaçlar nelerdir?
Üç temel amacın olduğu söylenebilir:
Birincisi, Mustafa Kemal’in kabul ettiği ve hiç vazgeçmediği ve asla taviz vermediği değerler, prensipler nelerdir? Bu nokta hayatidir.
İkincisi ise, Mustafa Kemal’in, o günlerin koşullarında karşılaştığı sorunlar karşısında, sorunların çözümü için uyguladığı çözüm modellerini anlayabilmek.
Üçüncüsü; Mustafa Kemal’i kişi olarak güçlü kılan temel nitelikleri ortaya çıkarmak.
Şimdi burada şu tespiti yapalım:
Prensipler kutsaldır, kurallar ise değildir.
Prensipler kişinin hayata bakışında ve toplumla ilişkilerinde temel aldığı ana değerlerdir. Prensipler, yani ilkeler, değişemez. Aksi takdirde, siz siz olma özelliğini kaybedebilirsiniz.
Kurallar ve hatta insanların düşünceleri bile, zamanla kazandığı tecrübeler ve ilave bilgiler çerçevesinde gelişmek üzere değişebilir.
Mustafa Kemal düşüncede o kadar özgür ki, “hayat hakkındaki düşüncelerim, eski düşüncelerimden az çok ayrıldı, eski düşüncelerim ileride karşılaştıklarımla bağdaşmadı” diyebilecek kadar, özgür bir kişiliktir.
Bu durumda Mustafa Kemal’i dar kalıplara, sloganlara sıkıştırmak ve onun dogmalar çıkarmaya çalışmak; onu hiç anlayamamış olmanın yanında, belki de ona yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Bu kitap 1. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı dönemini kapsamaktadır.
Mustafa Kemal’in bu dönemdeki düşünce dünyasının derinliğine girerek onu en iyi şekilde anlamanın yolu ne olabilir?
Bunun için birinci kaynağa inmelisiniz.
Yani Mustafa Kemal’i kendi ağzından, kendi kelimelerinden dinlemelisiniz.
Bu kitap; Mustafa Kemal’in günlük notlarına, kendi yazdığı veya yazdırdığı hatıralarına, söylev ve demeçlerine, yazdığı sayısız mektuplara, yazdığı kitaplara ve yine yazdığı resmi yazı ve raporlara ve okuduğu kitaplar üzerinde yaptığı değerlendirmelere dayanmaktadır.
Birinci kaynaklar arasında; Arıburnu ve Anafartalar Muharebeleri Raporu, Falih Rıfkı Atay ve Mahmut Soydan’a yazdırılan Mustafa Kemal’in 1914-1919 Yıllarına Ait Hatıralar, Mustafa Kemal’in Karlsbad Hatıraları ve elbette Nutuk vardır.
Önemli söylev ve demeçleri arasında ise; 28 Aralık 1919 günü Ankara’nın ileri gelenlerine yaptığı konuşma, 24 Nisan 1920 günü Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşması ve 1 Aralık 1921 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşma çok önemli birinci kaynaklar arasındadır.
Mustafa Kemal’in 7. Ordu Komutanı iken 20 Eylül 1917’de kaleme alarak Harbiye Nazırı Enver Paşa ve Sadrazam Talat Paşa’ya gönderdiği rapor ve 8 Kasım 1918 günü Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya gönderilen rapor adeta birer manifesto mahiyetindedir.
Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz, Mustafa Kemal’in bu savaşlara ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmalardan okunmalıdır.
Mustafa Kemal, Harp Okulu öğrenciliğinden itibaren günlük not tutma alışkanlığına sahipti. Bu günlük not tutmayı da uzun yıllar devam ettirmiştir. Dolayısıyla “Günlük Notların” da eşsiz birinci kaynak bilgiler arasındadır.
Diğer önemli birinci kaynak bilgiler ise onun değişik yıllarda, değişik kişilere yazmış olduğu mektuplardır.
Mustafa Kemal’i Mustafa Kemal yapan niteliklerin başında elbette onun okuma aşkı gelmektedir. Bu kitapta, onun okuduğu kitaplar ve bu kitaplara ilişkin yaptığı değerlendirmeler incelenerek onun düşünce dünyasına girilmeye çalışılmıştır.
Netice olarak Mustafa Kemali birinci kaynaklara dayanarak anlamaya çalışmak, herhalde en sağlıklı bir yoldu.
Bu kitapta yapılan tam da budur.
Burada şu itirafı yapmak durumundayım. Mustafa Kemal’i, birinci kaynaktan, yani ondan, onun kaleminden derinliğine işitmeden veya okumadan, onun anlaşılabileceğini söylemek pek gerçekçi değildir.
Mustafa Kemal’in düşünce derinliğine girildiği zaman ortaya çıkan temel sonuçlar nelerdir?
Mustafa Kemal’in hayatı boyunca sıkı sıkıya bağlandığı prensiplerin başında şu dört konunun geldiği söylenebilir:
Tam bağımsızlık,
Akli ve bilimi esas alan laik dünya görüşü,
Devrimcilik,
Halkın meşruiyetini öne alan yönetim. Meşru sözcüğü yasallık anlamına gelse de, meşruluk halkın yönetimi benimsemesi ve desteklemesi şeklinde anlaşılmalıdır. Bu sonuca ise halkın isteklerini dikkate alan bir yönetim şekli ile ulaşılabilir.
Mustafa Kemal’in sorunların çözümünde kullandığı model ise bilimsel modeldir. Bilimsel model aklı ve bilgiyi esas alan ve analiz ve senteze dayanan bir düşünce sistemidir.
Mustafa Kemal’i kişi olarak güçlü kılan beş temel nitelik ise; onun dürüstlüğü, cesaret ve güçlü bir iradeye sahip olması, hoşgörülü davranışları ve her alanda bilgiyi kazanmış olmasıdır.
Mustafa Kemal’in mirasına ortak olmak, sahiplenmek ve korumak; sadece onun sevilmesi ile mümkün değildir. Bu yeterli olsaydı, bugün bazı sorunların hâlâ varlığını koruyabilmesi söz konusu olamayacaktı.
Onu daha iyi anlamak ve onun prensiplerini, düşünce sistemini ve sahip olduğu kişisel nitelikleri benimsemek durumunda çözülemeyecek sorun da yoktur.
Bu kitabın hazırlanmasında büyük katkı ve destekleri olan değerli silah arkadaşlarım Yalçın Atanman ve Ahmet Yavuz ile değerli editörlerim Ali Berktay ve Mehmet Ali Güller’e teşekkürlerimi sunarım. Değerli silah arkadaşlarım Yusuf Karahan ve Kazım Özaşık’ın kitabın hazırlık sürecinde duydukları heyecanın bana güç verdiğini de ifade etmek isterim.
Başta Haluk Hepkon olmak üzere bu kitabın hazırlanmasında emeği ve katkıları bulunan Kırmızı Kedi Yayınevi’nin değerli çalışanlarına da teşekkürlerimi sunarım.
Elbette, bugüne kadar Mustafa Kemal Atatürk hakkında çok değerli kitaplar yazılmıştır. Bir başyapıt niteliğindeki Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam’ı başta olmak üzere, pek çok değerli aydınımızın kaleme aldığı Atatürk’le ilgili kitaplar var…Ancak ne yazık ki bugüne kadar, Mustafa Kemal Atatürk’ü bütün dünyaya anlatabilecek bir görsel eser ortaya koyamadığımız için de kendimizi sorgulamak zorunda olduğumuza inanıyorum.
2022 yılı, Büyük Taarruz’un yüzüncü yılıdır. Bu nedenle bu kitabı, bu zaferi kazanan ve bizlere sunan, başta Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Türk milletine, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve Türk ordusuna duyduğum minnet duygularına karşı naçizane bir hizmet olarak sunmak isterim.
İlker Başbuğ
Mayıs 2022
İstanbul