Ergenekon'dan Çıkış
By: İlker Başbuğ
“Ergenekon’dan Çıkış” kitabı neden yazıldı?
Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı olarak, emekli olmuş olsam da, hâlâ bazı sorumluluklar taşıdığımı düşünüyorum.
Birinci sorumluluğum; FETÖ komplolar sürecinde hayatlarını kaybedenlere, bu komploların şehitlerine karşıdır.
Abdülkerim Kırca, Ali Tatar, Berk Erden, Cem Aziz Çakmak, İlhan Selçuk, Kuddusi Okkır, Kaşif Kozinoğlu, Kemal Yavuz, Muzaffer Tekin, Murat Özenalp ve Türkan Saylan bu süreçte hayatlarını kaybettiler.
Onları bugün geriye getirebilecek bir güç yok.
Onların ruhlarını rahatlatabilecek tek şey; hayatlarına mal olan “komploların” ortaya çıkarılması ve “komploları” gerçekleştirenlerin layık oldukları cezalara çarptırıldıklarını uzaktan seyretmeleri, işitebilmeleridir.
İkinci sorumluluğum; Türk Silahlı Kuvvetlerine karşıdır. Bu komploların hedefinde Türk ordusu bulunmaktadır. Asıl hedef Türk milleti ile Türk ordusu arasındaki “tarihi bağı” koparmaktır.
Komplocular bu hedeflerine ulaşamadılar. Ancak, Türk ordusuna ciddi şekilde zarar verdiler.
Bu nedenle, komploların planlayıcı ve uygulayıcılarının adil şekilde yargılanarak, cezalandırılmaları ortak istektir.
Komplolar sürecinde TSK dahil bütün kurumların hataları olmuştur. Bu hatalardan gerekli derslerin çıkartılması her kuruma düşen bir görevdir. Ancak böylece gelecekte benzer
durumların yaşanması önlenebilir.
Üçüncü sorumluluğum; özellikle Beşiktaş Adliyesi’nde ifade verirken, kendilerini Türk topraklarında “yabancı bir ordunun askeri” gibi hisseden, bu acıyı yaşayan silah arkadaşlarıma karşıdır.
Aslında onlar Türk topraklarında, yine Türk ordusunun birer askeri iken, onları yargılayanlar, Türk topraklarında Türk askerine “düşman hukuku” uygulayan zavallılardı.
Dördüncü sorumluluğum; tarihe karşıdır.
İleride mutlaka birileri bu dönemin tarihini sebep ve sonuç ilişkilerine dayanarak yazacaktır. İşte onlara yardımcı olmayı da bir görev olarak kabul ediyorum.
Birinci Bölüm’de; “Tarihe Düşülen Notlar” başlığı altında; “yaşanılan komploların” nedenleri ve nasıl planlanıp uygulandıkları incelenmektedir.
İkinci Bölüm, “Aklnıza Gelen Haklı Sorular”a verilen yanıtlardan oluşmaktadır.
Silivri’de bulunduğum süreçte, Türkiye’nin her tarafından, her kesiminden ve yurt dışından çok sayıda mektup aldım.
O an mektup gönderenlere teker teker teşekkür edemedim. O zor günlerde yazdıkları mektuplarda, isim ve adreslerini de hiç çekinmeden yazan o cesur insanlara çok teşekkür ederim. Bize güç verdiler.
Üçüncü Bölüm’de; Silivri’ye gönderilen bu mektuplardan, seçilmiş olanlar okuyuculara sunulmaktadır.
Silivri’ de bulunduğum sürede çok sayıda yazı yazdım. Bu yazılar gazetelerde yer aldı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin “Ergenekon Davası”nı bozma gerekçeleri ve İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma savcılığının hazırladığı “Esas Hakkında Mütalaa” ile Silivri’ de yazdığım yazılarda değindiğim görüş ve değerlendirmeler arasında, çok sayıda ortak nokta bulunmaktadır.
Yeni bir yılın ilk günlerindeyiz.
Bundan yüz yıl önce Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk, gerçekleştirdiği mucize ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.
Türk milletine de “çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkılması hedefini” verdi.
Unutulmasın ki, bu hedefe ulaşmanın vazgeçilmez şartlarından birisi, “hukukun üstünlüğünü” bu ülkede hâkim kılmaktır. Ancak böylece “Ergenekon’dan Çıkış” ile “aydınlığa”
ulaşılabilir.
İlker Başbuğ
İstanbul, Ocak 2019