
İnsanların yerleşik düzene geçişi, M.Ö. 9500 yıllarında tarımla uğraşmaya başlamalarının bir sonucudur. Tarım düzeni ile de toplumlar sayısal olarak büyümeye ve yöneten ve yönetilenler olarak ikiye bölünmeye başlamıştır. Bu bölünme zamanla, liderlik ve güce sahip olma, bu gücü koruma ve geliştirme mücadelelerine zemin hazırlamıştır. Liderin gücü doğru bir şekilde kullanabilmesi için de, bir akla ve yola ihtiyacı vardır. Bu ise bugünün tanımıyla, stratejidir.
Bu nedenle liderlik konusu incelenirken, lider, güç ve strateji konularına bütün olarak bakılmalıdır. Lider, güç ve strateji bir üçgeni oluşturmaktadır. Birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Üçlü arasında liderin ana aktörü oluşturduğu kabul edilmelidir. Çünkü diğer iki unsuru oluşturan ve kullanan liderdir.
Asırlar boyunca tartışma konusu olan lider ve liderliğe ilişkin yapılan çalışmalar sonucunda ortak ideal bir lider profiline ve tanımına ulaşılamamıştır. Bu ilginç bir sonuçtur.
Ancak bilinen bir gerçek var:
İnsanlığın tarihi, büyük insanların ortaya çıkışı, yaşayış ve arkalarında bir iz, bir eser bırakış hikayelerinden de başka bir şey değildir.
Her devir bir büyük adamın ismini taşır, onunla anılır, daha önceki veya daha sonraki devirlerle arasındaki farkı, o büyük adamın kişiliği, cesareti ve güçlü düşünce sistemine sahip olması oluşturur.
Bu noktada şu soru haklı gibi duruyor:
Acaba o büyük adam yaşadığı devirde dünyaya gelmeseydi, yaptıklarını yapmasaydı, adının verildiği o devir nasıl olurdu?
Buna karşılık tarih yapan insanların büyüklüklerini ölçmek için bugüne kadar, herkes tarafından kabul edilebilecek, bilimsel bir ölçü sistemi de bulunamamıştır.
Liderlik konusunu karmaşık hale getiren konuların başında elbette; liderliğin bir sanat oluşu gelmektedir. Ortaya konulan eser, her şeyden evvel eserin sanatkârına bağlıdır. Herkesten de aynı sonuçlar beklenemez.
Dünyaya eserleri ile damga vuran birçok sanatçının bilimden yararlandığı da bilinmektedir. İtalyan Rönesans Dönemi’nin en büyük sanatçı, bilim insanı ve mucidi olan Leonardo Da Vinci buna bir örnektir.
Liderlik ile en çok ilgili olan bilim dalı hangisidir?
Niccoló Machiavelli liderlere; tarih kitaplarını okumalarını ve seçkin kişilerin eylemlerini gözden geçirmelerini ve yenilgilerinin nedenlerini incelemelerini bu yolla da yenilgilerden kaçınabilmeyi öğütlemektedir.
Winston Churchill Amerikalı bir öğrenci tarafından bir kimsenin liderliğin zorluklarına nasıl hazırlanabileceği sorulduğunda, üstüne basarak şunu söylemiştir:
“Tarihi incele, tarihi incele, devlet işlerinin bütün sırrı tarihte yatar.”
Liderler için hiç tartışmasız “tarih bilgisi” temel gereksinimlerin başında gelmektedir.
Bilim denemelere açıktır. Liderlik ise değildir. Bu nedenle liderlerin laboratuarı tarih sahnesidir.
Bu düşünce bu kitabın şekillenmesinde hakim unsuru oluşturdu.
Tarihi bir dönemi yazmaya çalışanların ve bu yazılanları okuyarak bir şeyler öğrenmeye gayret edenlerin karşılaşacakları ortak bir serzeniş vardır:
Siz o dönemi yaşamadınız, anlayamazsınız!
Ama, olayı yaşamamış olmak zaten tarihçinin doğasında vardır.
O zaman tarihçi öncelikle; olayları yaşamış veya olaylara tanıklık edebilmiş kimselerin geride bıraktığı yazılı eserlere başvuracaktır. Bunun söz konusu olmadığı durumlarda ise; dünyaca değeri kabul edilmiş tarihçilerin kaleme aldığı kitaplar öne çıkacaktır. Burada yazarın, farklı görüşleri içinde barındıran farklı kaynaklara bakması da son derece önemlidir. Geçmişe gereken saygının gösterilmesi hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Tarihi bir dönem yazılırken basitleştirilmelidir. Konuların seçilmesi gerekir. İşte burada da, yazarın kişiliği, değerleri, temayülleri ve zihninde oluşturduğu kuramlar öne çıkar. Geçmişten gelen görüş ve düşünceler, bilimsel olarak doğrulukları kanıtlanamamış ise kuramlar olarak kabul edilebilir.
Yazar bu konuda olabildiğince nesnel, mesafeli ve soğukkanlı olmalıdır. Buna karşın, okuyucularda önyargılara karşı temkinli olmayı elden bırakmamalıdırlar.
Bu kitabın hazırlanmasında farklı bir yöntem uygulanmıştır. Her bölüm kendi içinde ikiye ayrılmıştır. İlk önce incelenen konulara ilişkin, düşüncelerin incelenmesine ve tanımların yapılmasına çalışılmıştır. Daha sonra da, tanımları yapılan konuların tarihi saha çalışmaları ile, örneklenmesine ve uygulamaların incelenmesine gayret edilmiştir.
Bu çerçevede kitap altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm lider ve liderliğe ilişkin düşünceler ve tanımlar üzerinedir. Bölümün saha çalışmalarında ele alınan liderler ise; Yarbay Mustafa Kemal ile Abraham Lincoln’dur.
İkinci bölümde, Niccoló Machiavelli ele alınmaktadır. Liderlik konusunu işleyen bir kitapta Machiavelli’nin olmaması olanak dışıdır. Bu bölümde Machiavelli’nin düşünceleri, tanımları oldukça kapsamlı olarak ele alınmaktadır. Bölümün saha çalışmalarında da; Mavhiavelli’nin liderliğe ilişkin düşüncelerinin 21. yüzyılda ne kadar geçerli olduğu incelenmektedir.
Machiavelli liderler için cesaret ve aklı vazgeçilmez iki temel nitelik olarak görüyordu. Bu nedenle, lider ve cesaret konusuna ilişkin iki saha çalışması da ayrıca bu bölümde yer almaktadır.
Bunlar; M. Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı’nda Türk ordusunu Sakarya Nehri doğusuna çekilme kararını alması ile Margaret Thatcher’in Falkland Krizi’nde askeri müdahalede bulunma kararını almış olmasıdır.
Üçüncü bölüm devrimci liderliği incelemektedir.
Bu bölümdeki saha çalışmalarında ise; Avrupa’da gerçekleştirilen kapitalist devrimlerin analizi; Atatürk ve Türk devrimi; Vladimir İlyiç Lenin ve Rus Devrimi; Mohandas Karamcand Gandhi’nin yaratıcı devrimciliği; Franklin Delano Roosevelt ve Yeni Anlaşma Devrimi ele alınmaktadır.
Dördüncü bölüm “Çatışmada Liderlik” konusunu ele almaktadır. Bu bölümün saha çalışmalarında incelenen konular ise şöyledir:
Peloponnesos Savaşı; Otto von Bismarck ve Realpolitik; Joseph Stalin: İç Politikada Acımasız, Dış Politikada Realist Lider; Adolf Hitler: 20. Yüzyılın En Yıkıcı Lideri; Mao Zedong: Devrim Liderliğinden Korku İmparatorluğu’na Dönüşüm.
Çatışmada Liderlik bölümünde aynı zamanda kriz yönetimine ilişkin bazı saha çalışmalarına örnekler sunulmuştur. Bunlar:
Mudanya Mütarekesi ile Berlin ve Küba Krizleridir.
Beşinci bölüm lider, güç ve strateji konularının harmanlandığı bölümdür.
Bu bölümdeki saha çalışmalarında; Amerikan İç Savaşı’nda Lincoln’un başkomutanlığı; M. Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda uyguladığı Topyekûn Savunma Stratejisi; Franklin D. Roosevelt, Winston Churchill ve Charles de Gaulle’ün 2. Dünya Savaşı’ndaki liderlikleri derinliğine incelenmektedir.
Kitap; liderlerde bulunması gereken on temel niteliği inceleyen altıncı bölüm ile sona ermektedir.
Bu kitabı hazırlanmasında katkı ve destekleri olan değerli arkadaşlarım; Yalçın Ataman, Ahmet Yavuz ve Mehmet Ali Güller’e ve başta Haluk Hepkon olmak üzere Kırmızı Kedi Yayınevi’nin değerli çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Umarım okuyucular sorgulayarak ve severek bu kitabı okurlar.
Bir yazar için en önemli nokta zamana dayanabilen ve gelecek kuşaklara aktarılabilen eserler ortaya koyabilmektir.
Yazmak hayatta kalmaktır. Yaşarken de daha sonrasında da.
İlker Başbuğ
Şubat 2025
İstanbul